21 Nisan 2014 Pazartesi

Güldüm, Gülüyorum, Güleceğim...

İnsanın hayatta kendini bilmesi ne kadar çok önemli değil mi? Kendini tanıyıp, artı ve eksilerini bilip, ona göre davranması. Kimse mükemmel değil ve olmak zorunda da değil zaten. Ama bazı insanlar ya bunu bilmiyor ya da bilmek istemiyor. Hayatta olamadıkları için çevrelerindeki insanların olmuşlukları ile yaşamaya, hayatta var olmaya çalışıyor. Arkadaşlar, gerçekten gerek yok. Neyseniz o, bu kadar açık. Yapabildiklerinizi paylaşın, yapamadıklarınızı zorla oldurmanın gereği yok ki zaten üzerinizde büyük duruyor :) Bu tip insanlar bana hep palyaço gibi gelir, o yüzden de hep güldüm, gülüyorum ve güleceğim :)

20 Nisan 2014 Pazar

Kızım ve Aşıları

Duru' cum 6 ayını doldurdu artık. Büyüdü, ele avuca gelmeye başladı, farkındalığı arttı. Çevresi ile ilişkileri belirli bir düzeye çıktı. Yavaş yavaş büyüyor minnak. O büyürken bizde daha çok alışıyoruz ona, onu özümsüyoruz. Sanki yıllardır bizimleymiş gibi, her anne ve babanın hissettiği "biz onsuz ne yapıyorduk" hissi bizde de mevcut :)

6. ayını dolduran kızım 4 tane birden yapılan aşılar silsilesini oldu geçen cuma. Hafta sonu 39.2 ye kadar çıkan ateşi ile uğraştık. Kendi doktorumuza da gittik ancak ateşi tam anlamıyla neredeyse 2 gün boyunca düşmedi. Son çare acil serviste çocuk doktoru olan bir arkadaşı arayarak, ondan aldığımız bilgiler doğrultusunda ateşini düşürebildik. Çocuklar için ateşli zamanlarında kullanılan hem ateş düşürücü hem ağrı kesici olarak kullanılan Calpol hiç bir işe yaramadı. Meğer açılan her calpol şişesi 3-4 hafta içinde tüketilmeli imiş. Ne sağlık ocağından (ki orada çalışanlar nasıl sağlıkçı hiç anlamış değilim) ne de özel doktorumuzdan bununla ilgili bilgilendirme aldık. Evdeki calpolu atıp yerine dolven ve yeni bir calpol alarak tedavimize bailadık. 4 saatte bir birer ölçek (2,5 mg) Duru' ya verecektik ki ilk ilacı alması ile zaten ateşi düştü. 

Ateş beni inanılmaz tedirgin ediyor. Duru' nun ilk defa bu kadar yüksek ateşi çıktı. Tam geçti, ateşi düştü derken bu seferde öksürük nöbetleri ve ardından gelen kusmalar başladı. Telaşlanan biz hemen acile koştuk ki doktorumuz ilaçlı hava vererek Duru' yu biraz rahatlattı. Ertesi gün tekrar doktorun yolunu tuttuk. Bu seferde aşılarla aldığı mikroplarla savaşan kızımın bedeni savunmasız kalmıştı ve aldığı bir virüse (büyük ihtimalle sağlık ocağından) yenik düşmüştü. Larenjit teşhisi koyan doktorumuz herhangi bir ilaca gerek olmadığını, ilaçlı hava ile nefesinin açılması gerektiğini söyledi. Ve bizde tam dediği şekilde yaptık. 3 gece üst üste hastanenin yolunu tuttuk ve ilaçlı hava ile rahatlayan Duru sonrasında uykuya dalabildi. Larenjit ise 3 günün ardından bronşiolite çevirdi. Şimdi 1 şurup ile bronşioliti atlatmaya çalışıyoruz. Keyfimiz yerine geldi ancak boğazlarında hafif bir balgam kaldı. Perşembe günü kontrole gittiğimizde umarım ondan da kurtulmuş olacağız. 

Sağlık ocağının yaptığı bu aşıları anlayamıyorum maalesef. Küçücük bedenlere 3-4 tane birden ağır aşıları aynı anda yapıyorlar. Kızımın bacağı iğneler yüzünden şişiyor sonrasında. Nasıl bir mantıktır. 3 gün arayla yapılamaz mı yani. Bir bildikleri var herhalde..

14 Nisan 2014 Pazartesi

Islak Kek Tarifi

Bu aralar ne kadar çok tatlı yapar oldum. Ailecek yemeği seviyoruz :) O yüzden de sık sık değişik tatlar ve tatlılar yapıyorum. Elimin lezzetli olduğunu söylerler çevremdekiler. Yaptıklarım (sallasamda) yenir cinsten olur genelde. Seviyorum mutfakla uğraşmayı, değişik şeyler yapmayı, bazı yemek tariflerini değiştirerek kendime göre yenilik yapmayı...

Bu seferki tarif aslında eskiden beri yaptığım tarife benzeyen, ancak biraz daha kolay bir tarif. Haftasonu komşularımızın ziyarete gelmesini fırsat bilip denediğim bir tarif. Amacım kuru meyveli kullanarak bir kek yapmaktı. Malzemelerimi hazırlarken, ani bir kararla ıslak kek yaparken buldum kendimi :) Tarifi ilk defa denesem de benim yaptığım tarife benzediğinden tadının nasıl olacağı konusunda hiç tereddüt yaşamadım.Ki sonuç gerçekten güzeldi.

Malzemeler
  • 3 adet yumurta
  • 1+1/4 su bardağı şeker
  • 3/4 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı süt
  • 1 paket kakao
  • Aldığı kadar un
  • 1 paket kabartma tozu
Klasik kek tariflerindeki adımları izleyerek ilk önce yumurta ve şekeri çırpıyoruz. Ben çokça çırpmayı seviyorum ki bence böyle yapınca çok daha fazla kabarıyor. İçerisine sırasıyla sıvı yağ, süt ve kakaoyu da ekledikten sonra, karışımın 1/3 ' ünü bir kaba alıyoruz. Kalan harca kabartma tozu ve aldığı kadar unu (ben yaklaşık 2 su bardağı ekledim) ekleyerek, 175 derecede önceden ısıtılmış fırında kekin içi pişene kadar (kekin kalınlığına ve fırınınızın özelliklerine göre değişiklik göstermekle birlikte yaklaşık 45-50 dakika kadar) fırının kapağını açmadan pişiriyoruz. Fırından çıkan sıcak keki dilimedikten sonra ayırdığımız harcı üzerine gezdiriyoruz. Kekimiz hazır, afiyet olsun!

11 Nisan 2014 Cuma

Tiramisu Tarifi

Nasıl kolay ve nasıl güzel bir tariftir bu :) Geçenlerde eşimin İstanbul' dan arkadaşı Sertaç geldiğinde ilk defa denemiştim tarifi. Orijinal tiramisu tarifi araştırmalarım, çiğ yumurta kullanılan tiramusu tarifleri ile karşılaşınca sona ermişti. Sonra karşıma çıkan tüm tarifleri inceledikten sonra, tekrar kendi tarifimi deneme yanılma yöntemi ile bulmuş oldum. Veee işte o tarif...

Malzemeler:
  • 1 paket kedi dili bisküvi,
  • 1 adet nescafe (ben hazır bol kahveli nescafe kullanıyorum. Annem geldiğinde seviyor diye aldığımız nescafeleri değerlendirme girişimim sonrası bu tarife çok yakıştığı kanaatine vardım. Eğer bunu tercih etmezseniz nescafe ve şeker yoğunluğu size kalmış)
  • 2 tatlı kaşığı portakal likörü (viski de tercih edebilirsiniz. Ben evdeki Cointreau marka portakal likörünü kullanıyorum, mükemmel oluyor)
  • 4 su bardağı süt
  • 7 yemek kaşığı şeker
  • 6 yemek kaşığı un
  • 1 yumurta sarısı
  • Vanilya
  • 200 gr labne peynir

Sıcak su, nescafe ve likörü karıştırıp kedi dili bisküvilerini karışıma batırarak tiramisuyu hazırlayacağınız kabın altına diziyoruz. İstediğiniz büyüklükte kap kullanabilirsiniz. Verdiğim ölçüler 22x22 cm lik kare borcam için.

Süt, şeker, un ve yumurta sarısı çırpılarak kaynayıncaya kadar ocakta pişiriyoruz. Kaynamaya başladığında vanilya ve labne katılarak ocaktan alıyoruz ve mikserle homojen kıvama gelene kadar karıştırıyoruz. Karışımı kedi dili bisküvilerinin üzerine dökülerek soğumaya bırakıyoruz. Eşim 2 kat kedi dili bisküvisi sevdiği için ben ilk sıra kedi dillerini dizip, arasına harçtan koyup, bir sıra daha kedi dili diziyorum. Üzerine de harcı sürerek soğumaya bırakıyorum. Soğuduktan sonra üzerine bolca kahve eleyerek döküyorum. Afiyet olsun :)

8 Nisan 2014 Salı

Canım Kızım Duru'cum...

Blog' a yeni başlasam da, kızımdan bahsettiğim bir yazı yazmayışım bugün için sona ersin istiyorum. Benim dünyalar tatlısı, dünyalar güzeli kızım Duru Naz (ki biz sadece Duru' yu kullanıyoruz) 3 gün sonra tam 6 ayını doldurmuş bir bebek olacak. Her anneye kendi yavrusu dünyalar güzeli gelir elbet. Ama benim kızım gerçekten dünyalar güzeli :) 

Annelik duygusunu yaşamadan önce, "anne olunca anlarsın" cümlesi bana alelade bir cümle gibi gelirdi. "Empati kurabilen bir insanım, az çok tahmin ediyorum" derdim içimden. Ama bu duygu empati kurarak hissedilen bir duygu olmaktan çok ama çok öte. Az çok edilen tahminde yaşanan duyguların çok uzağında. Bu cümlenin altındaki manayı ve derinliği gerçekten de anne olunca anladım. 

Hamileliğimin ilk gününden itibaren doktorumun da beni yönlendirmesi ile "ben hasta değilim, hamileyim" bilinci yerleşmişti bana. Bu bilinçle son ana kadar çalışıp, yaşam şeklimi değiştirmeden hamileliğimi yaşadım. Hamileliği araç olarak kullanıp, diğer insanların -özellikle eşlerinin- duygularını sömüren insanları hiç ama hiç anlayamıyorum ve bu tip insanların aciz olduklarını düşünüyorum. Hiç böyle biri olmadım, olamam da...

Duru' nun dünyaya gelmesinden sonra, üçümüz de (ben, babamız ve Duru) birbirimize ve değişen yaşam şeklimize ayak uydurmakta biraz bocaladık. Yaklaşık 1 ay süren bu bocalama evresinden sonra, hayat yavaş yavaş daha kolay bir hal almaya başladı hepimiz için. Keyifli zamanların sayısı, sıkıntılı olanlara oranla artarak çoğalmaya devam etti, ediyor da.

Şimdi ise "Duru bizim hiçbir şey için engelimiz değil, her şeyi üç kişilik yapabiliriz" düşüncesi ile yaşıyoruz. Tabiki Duru' dan önceki ve sonraki hayat diye bir gerçek var. Ancak bu Duru' dan önceki ve sonraki olayı bizi yaşayamadıklarımız için tedirgin etmiyor ki kendi çapımızda her şeyi yapmaya çabalıyoruz. Duru' mun ihtiyaçları ve rahatı merkezde yer almakla birlikte, ortak paydada buluşup, yaşamımızı sürdürüyoruz.

Bir çok şeyi kısıtlamadan yapabilmemizde, kızımın da sakin ve uslu bir bebek olması en büyük etken. Uykusu düzenli, yemesi düzenli bir bebek. Elbette her şey dört dörtlük değil ki olmasını beklemekte çok ütopik olur. Ancak Duru, anne ve babasının ondan beklediği her şeyi farkında olmasa da karşılayan bir bebek. Kızım benim, minik kuzum... İyi ki dünyaya getirmişiz seni... 


2 Nisan 2014 Çarşamba

Bebek Kurabiyesi

Bebeğim olduğunda anladım ki, onu dünyaya adapte edebilmek ve bunu yaparken de yeteri kadar titizlenmek çok önemli. İlk zamanlar fanusta yaşaması gerekiyormuş gibi geldi Duru' nun. Sanki benim içimde yaşıyorken çok daha koruma altında, rahat ve mutluydu. Bilmediği bir dünyaya gözlerini açtığında ise çok savunmasız ve çaresiz... Anneliğimin ilk günlerinde, lohusalığında verdiği karmaşık duygularla birlikte, alışma evremiz duygusal olarak biraz inişli çıkışlı geçti. Eşimle birlikte doktorumuzun da yönlendirmeleri ile her şeyi yavaş yavaş oturttuk. En başlarda Duru' nun sanki kırılacak eşyaymışçasına üzerine titreyen biz, sonrasında her şeyi doğal sürecine bırakmayı başarabildik. Şimdi ise kendimizce kararında gidiyoruz. Gerçi doktorumuz hala biraz fazla titizlendiğimizi düşünse de bizim içimiz bu şekilde rahat ediyor ki ilk zamanlara göre çok çok çok farklı yerdeyiz. 

Duru' nun bakımında, en çok titizlendiğim konu ise yemek ve yemek düzeni. Her ne kadar çocuğun sahip olduğu karakter özellilerine göre şekillense de, anne ve babanın yemek düzenine karşı tutumunun çocuğu yönlendirdiğine inanıyorum. O yüzden elimden geldiğince hazır gıdaların tüketimini azaltıp, kendim hazırlamaya çalışıyorum. Bundaki en büyük etken zannediyorum Duru' nun annesi sütü almaması. Benim bebeğim gibi anne sütünü almayan bebeklerin annelerinin mecburen hazır formül gıdalar tüketmesi, anneleri bebeğinin katı gıdalara geçmesi ve yiyecek seçeneklerinin artması ile mümkün olduğunca organik ve ev yapımı gıdalara yönlendiriyor. Anne sütü almadığı için Duru 4 ayını doldurduğundan beri yavaş yavaş katı gıdaları alıyor. İlk zamanlar çok daha rahat yese de büyüdükçe seçici davranmaya başladı Duru. Özellikle taze sebzelerden yapılan çorbaları içindeki malzemelere göre ayırt edip, yememezlik yapabiliyor. 

Dur' nun yoğurdunu kendim mayalıyorum, her öğlen yediği çorbası için önceki günden hazırlık yapıyorum. Bunun yanısıra hala hazır formül mama ve kaşık maması kullanmaya devam ediyoruz maalesef. Ama bunların oldukça az seviyede olması için elimden geleni yapıyorum. Sabahları yediği kaşık mamasına, pekmez, az tuzsuz tereyağı, tuzsuz lor ve evde yaptığım bebek kurabiyelerimi ekliyorum. Özellikle bebe bisküvisi vs hazır gıdalar yerine, kendim yapmayı tercih ettiğim bebek kurabiyesi çok daha sağlıklı ve doyurucu geliyor bana. 

Tarifine gelirsek, Pinterest' te dolaşırken gördüğüm bir tarifi uyguladım Duru için. Çok basit ve sağlıklı. İlk seferinde birebir tarifteki ölçüler ile yaptım. Ancak bebek gıdalarının çok fazla beklemesini sevmediğimden, kurabiyenin yarısını kullanmadan attım maalesef. Çünkü dolapta da olsa 1 hafta beklemesi çok geldi. o yüzden ikinci sefer kendi ölçülerimle azaltarak yaptım. 4-5 gün yetecek kadar. Aşağıda http://www.ozgeninoltasi.com/2013/09/organik-bebe-biskuvisi.html adresinden alarak yaptığım tarifi bulacaksınız. 
  • 2 Çay bardağı organik tam buğday unu
  • 1/2 Çay bardağı organik irmik
  • 2 Çay bardağı organik yulaf unu veya pirinç unu (Ben yulaf unu kullandım)
  • 4 Yemek kaşığı tuzsuz organik tereyağı
  • 1 Yemek kaşığı yoğurt ve hamura kıvam vermek için 2-3 kaşık yoğurt suyu
Yoğurma kabınıza oda sıcaklığında yumuşamış olan tereyağını, irmiği, yulaf veya pirinç ununu, yoğurdu ve yoğurt suyunu ekleyip yoğurun. Buğday ununu azar azar ekleyerek yoğurmaya devam edin. Ele yapışmayacak yumuşak bir hamur elde edin. İstediğiniz gibi şekillendirerek yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine dizin.Önceden 175 derece ısıtılmış fırında 20-25 dakika kadar pişirin. Üstleri pembeleşip kızarınca pişmiş demektir. Kahvaltısına eklerken rondodan çekip koyarsanız ezmekle uğraşmazsınız.
Bebişinize afiyet olsun...